tag:blogger.com,1999:blog-1711272675600938712023-11-15T20:07:32.167+03:00DÜBÜRATİF PATETEZdübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.comBlogger29125tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-64152708227061702722011-06-22T00:48:00.000+03:002011-06-22T00:49:03.600+03:003. Bölüm<p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Anımsıyordu. Piyano sesini duydukça bir bir parlıyordu kafasında o anlar. Anımsıyordu Harun. Bedensizliğin ne demek olduğunu anımsıyordu. Piyanoyu nasıl yarattığını anımsıyordu. Beethoven’ı nasıl şekillendirdiğini anımsıyordu. Sonsuz yaratıcılığın ve yapıcılığın keyfini hissediyordu yeniden. Önce evrenin oluşumunu yeniden yaşadı zihninde. Öyle büyütülecek bir olay da değildi teorisyenlerin uydurduğu gibi. Sadece “Ol !” demişti Harun. Hiçbir şey planlamadan. Tüm hayatı boyunca yaptığı gibi, plansız. Sadece “Ol” diye haykırmıştı gülerek. Sonra Dünya’yı anımsıyordu. Dünya’yı da planlamamıştı aslında. Zaten depremlerden belliydi plansız, temelsiz olduğu. Çürüktü Dünya’nın temeli. Temelin dayandığı kocaman bir kaya vardı, “Ol” adında. Sonra suyu, ağacı, meyveyi, çiçeği, böceği anımsadı. Bütün sistemi nasıl plansız, bir çırpıda kurduğunu anımsadı. Planlı olamayacak kadar çeşitlilikte bu sistemi, hiçbir planın vaat edemeyeceği bir zamanda kurmuştu. Hepsi, ama hepsi sadece bir “an”da olmuştu. Bu yüzden Harun herşeyi “an”ımsıyordu…</p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Köpek diye bir şey geldi aklına. Canlı sınıfı olarak da “hayvan”ı uygun gördü. Köpek hayvanı… Aklındaki sevgiyi, en vahşi köpeğin bile gözlerine yerleştirdi. O keskin dişlerin ve tonlar basan çenelerin hemen üstüne, evrenin en gerçek sevgisi yerleştirdi. Biraz planlı sayılırdı. Ama “insan” kadar değil…</p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Sıra insan’a geldi. Bu plansız düzen içinde, planlı olarak yaratıcılığını kullandığı tek varlık. Düşündü. An’larca düşündü. Saç telinin dokusundan kan damarının çeperine kadar, irisin lekelerinden beynin kıvrımlarına kadar herşeyi kusursuz yapmaya çalıştı. An’lar geçtikçe şekilleniyordu insan. En ufak hücresini bile, dünyanın gelişebilmesi muhtemel en iyi bilgisayarından daha gelişmiş yapılandırmıştı,. En ufak hücresini bile, yazılabilmesi muhtemel en gelişmiş programdan daha gelişmiş programlamıştı. </p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Öyle bir oyun hazırlıyordu ki, belki de yaratacağı milyonlarca insan, var olduklarını bile anlayamadan yok olacaktı. Üç bilinç yarattı. Bunlardan ikisini her insana, sonuncusunu da rastgele insanlara dağıttı. Birincisi “hayvaniyet” bilinciydi. Yarattığı hücrelerin bakımını yapabilecek, devamını sağlayabilecek yetilere sahip bir bilinç. Bu bilinç, göbek deliğinin dört parmak altında bulunacaktı ve en temel olan iki güdüyü kontrol edecekti: Beslenmek ve üremek… Fakat bu bilinç, hiçbir şekilde Harun’un varlığını algılayamayacaktı. Tıpkı bilgisayarın, kendi programlayıcısını tanıyamaması gibi. Sonra ikinci bir bilinç kurguladı. Bu bilincin adı ise “ruhaniyet”ti. Ruhaniyet bilinci, hiçbir şekilde bedeni algılayamayacaktı. Hiçbir bedensel ihtiyacı olmayacaktı bu yüzden.. Ruhaniyet, düşünce ve duyguları kontrol etmek içindi. Hiçbir bilgisayar programının yapamayacağı bir işti bu. Bu yüzden bedenden farklıydı ruh. Bu bilinç, iki gözün ortasında ve biraz yukarıda, kafa tasının içinde hapsolacaktı. Bu iki bilinci yaratacağı tüm insanlara verdi. Hem de hiç esirgemeden dağıttı. Fazla fazla… Sonra üçüncü bir bilinç kurguladı. Bu bilincin adı Tanrı’ydı. Bu bilinç hem bedeni, hem de ruhu algılayabilecekti. Bıngıldağın hemen altında kafatasının içinde yer alacaktı. Diğerlerinden farklı olarak, Tanrı bilinci, Harun’u direkt olarak görecekti. Öyle ki arada ne göz ne de hava olacaktı. Göz de hava da Tanrı da bizatihi Harun olacaktı. Fakat hayvaniyet ve ruhaniyete bağlıydı Tanrı. Bu iki bilinçten biri eksik veri yollarsa, Tanrı bilinci harekete geçmeyecekti. Yani hayvaniyet kendi algıladıklarını, ruhaniyet kendi algıladıklarını Tanrı’ya yollayacaktı. Tanrı ise bunları sentez yapacaktı. Elde ettiği sentez sayesinde ise Harun’a ulaşacaktı. O andan itibaren ne beden, ne ruh ne de Harun’un hiçbir anlamı kalmayacaktı. Bu üçüncü bilinci herkese vermemişti. Çünkü bu bilince sahip olan insanlar, diğer insanlar tarafından “deli” olarak adlandırılacaktı. Bu insanlar deli olduklarına inandırılacaktı. Bu yüzden kendilerinden emin olamayacaklardı. Yaşadıklarının gerçek olduğuna inanamayacaklardı. Keşfetseler bile keşfettiklerini bilemeyeceklerdi. Rüya ve gerçeği ayıramamak… Ruh ve bedeni ayırt edememek…Bu da Harun’un keşfini daha da zorlaştıracak ve oyunu daha da gizemli yapacaktı.</p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Kendini yok etmek için hazırlamıştı Harun bu oyunu. Oyunu kazanan her insanda biraz daha yok olacaktı… </p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Her şey hazırdı artık. Tüm düzen kurulu “duraklat / oynat” tuşuna basılmayı beklercesine sabırsızdı. Harun hazırladı kendini. Haykırmak için, olmayan bedeninin olmayan ciğerlerine, olmayan havayı doldurdu. Olmayan ağzını açtı. Tam başlangıç ateşini vermek için haykıracaktı ki oyunu daha güzel, daha gizemli kılmak için bir fikir geldi aklına. Kendini de bir insana dönüştürecekti. Bir insan olarak yaşayıp, bu üç bilinci kullanıp, kendi sırrına ulaşacaktı yeniden. Fakat keyfin bedeli olarak, bütün bildiklerini unutacaktı. İnsan olarak yaşadığı süre içerisinde, hiçbir şey hatırlamayacaktı yaratılış sürecine dair. Oyun daha başlamamışken, kendine bir beden seçti. O bedene büründü. Artık bir ciğeri ve soluması için de bir “hava” vardı. Ellerine, kollarına baktı. Onlarla neler yapabileceğini hayal etti. Bacaklarına baktı. Yürümeyi keşfedecekti. Yüzüne dokundu. O yüzle kadınları kendine aşık edecekti. Dudaklarına dokundu. O dudaklarla, aşık olduğu kadınları öpecekti. İnsanları yaratırken, onlar gibi düşünmemişti fakat şu an tam anlamıyla bir insandı. Yaşayacak ve arayış içine girecekti. Kendini yeniden tanıma şansı olacaktı belki de. Şimdi oyun gerçekten daha heyecanlı olacaktı. Yapılan şeyin bir intihardan tek farkı, sonrasında bir yaşam olduğunun kesin olmasıydı. Yepyeni ciğerlerine çekti oksijeni. Canı yandı biraz. Heyecanlandı. Acıyı hissetmemişti uzun zamandır. Tarifsiz bir mutlulukla bağırdı sonra. “Yaşamak istiyorum. İnsan olmak istiyorum. Bedensizliğe geri dönmek için bedenim var artık. İnsan olmak istiyorum!.. Olmak istiyorum!.. Ol!!...” Bütün her şey hareketlendi. Tüm evren, tüm dünya, tüm insanlar kontrolden çıkmış uzaktan kumandalı araba gibi. Bitmeyen bir pille koşacaklardı. Belki de hiçbir zaman, kumanda yeniden bir ele geçmeyecekti. Harun ise unuttu her şeyi. Zihni, ekmekle dibi güzelce sıyrılmış bir çorba kasesi kadar temizdi. Tortular vardı belli belirsiz. Ama net değillerdi. Kasenin dibinde kalıntılar vardı ama çorba olduğunu anlamak imkansızdı. Hiçbir şey anımsamıyor, hiçbir şey hatırlamıyordu. Ne an, ne anı kalmıştı zihninde. Harun, doğmuştu. Diğerlerinden farklı olarak, doğumu bir rahimden gerçekleşmedi. Bir annesi ve bir babası yoktu. Harun, tam anlamıyla “Piç” olarak gelmişti dünyaya. Tam anlamıyla bir “Piç”… Yaşayan ve yaşayacak olan tek gerçek “Piç”…</p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt">Doğmak zordu. Her şey üstüne üstüne geliyordu Harun’un. Gözleri kamaşıyordu ışıktan. Burnu yanıyordu kokulardan. Ciğerleri alev alacak gibiydi, ufacık bir kıvılcım bekliyordu sanki. Kulakları çok hassastı.Çatırtılar gelmeye başladı. Bir şeyler yıkılıyor olmalıydı. Sonra bir gürültü. Orta yükseklikte bir topuklu ayakkabı, bir keten ayakkabı ve pazardan alınma ucuz bir terlik sesine benzer ayak sesleri birbirine dolanmış bir şekilde yaklaşıyordu. Sonra yeniden çatırtılar. Ve bir yırtılma sesi. Rüyaların yırtılma sesi…</p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent:18.0pt"><o:p> </o:p></p>dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-4423895156885658872011-05-01T18:41:00.001+03:002011-05-01T18:42:31.267+03:00Vay anasınıEn son 2009'da yazmışım lan!!! Varlığını bile unutuyodum nerdeyse :D Neyse bundan sonra yazarım artıkın. Tabi kendi kendime yazmış olacam, okuyan kimse çıkmaz sanırım :Ddübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-35265163627403619202009-11-25T20:07:00.017+02:002009-12-06T04:52:47.535+02:00Harnia Günlükleri Vol. 3<div>(oha bunu ne zaman yazacaktım taslak olarak unutmuşum kıyıda köşede. vay anasını)<br /><br />Efenim yine bir İstanbul ma'cerasıyla daha karşınızdayız. Bu seferki sebeb-i ziyaretimiz W.A.S.P. konseri idi. 3 ay öncesinden heyecanını yaşamaya başlamış olsak da mütemadi züğürtlüğün bi getirisi olarak biletlerimizi 1 hafta öncesinde alabildik. Yine aynı nedenden ötürü otobüs veya uçakla değil de trenle gitmeye karar verdik. Hem uçak neymiş lan. Sigara bile içilemiyo!<br /><br />Yola Yaprak, Can ve ben olmak üzere koyulduk. Tabi muhabbet de koyuldu. Garda bizim Yolcu tayfasıyla karşılaşınca ayrı bi sevindik zira. Neyse bindik trene, girdik yemekli vagona, yolun stresini alması için dayadık ceikihaşdörtoiki'yi. Asla yemekli vagonda çekingen olmayın hesap kitliyolar. Kitlendik ordan biliyoruz.<br /><br />Daha Haydarpaşa'ya gelmeden, bu yolculuğun cenabetliklerle dolu olacağını, trenden atlayan adam bize anlattı. Bildiğin trenden atladı adam sonra hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam etti. Dumur olduk. Psikolojimiz bozuldu. Neyse.. İndik Haydarpaşa'ya. "Seni yenecem İstanbul" klasiğini yerine getirdikten sonra kalacak yeri ayarlamak için Taksim'e doğru yola koyulduk. Girdik bi internet cafe'ye, başladık günlük kiralık ev araştırmaya. Üçtür beştir bulduk ama hepsi kolpa yaptı fiyatı artırdı. En son çare bi yer bulduk Şişli'de, gittik görüşmeye, bi kit de orda yedik içimiz rahatladı. </div><br /><div> </div><br /><div>Sonra Volkan'ımız katıldı bize. Maçka Küçükçiftlik Park'a yola koyulduk. Gittik, bekledik, girdik konsere. Biz W.A.S.P. çıkacak diye beklerken gruptan sadece Blackie çıktı, geri kalanı genç genç elemanlar. Lan dedik hani W.A.S.P. tı bu!!!! Neyse dedik. Yorgunluktan harap ve bitap düşmüş bünyelerin, ayakta durmakta zorlanan bedenlerin de etkisiyle tam anlamıyla bön bön izledik konseri. Sonra çıktık konserden, İstiklale döndük. Kalacak yeri ertesi gün öğlen 2'ye ayarladığımızdan, kalacak yerimiz yoktu ve cafelerde barlarda sabahlamamız gerekiyodu. Bu sırada sadece İstanbul'da olabileceğini düşündüğümüz bir kuralla karşılaştık: "UYUMAK YASAK!!" O nasıl olur lan? Cafede uyumak yasakmış. Ulan kitap alsam 75 saat kitap okusam kalkmadan kimse laf etmez ama 15 dakika uyudum diye laf ediyo. Bu nasıl saçmalık lan!</div><br /><div> </div><br /><div>Bundan sonraki günler tamamen birbirine girdiği için kopuk kopuk yazmak zorunda kalacam.<br /><br />Konserden sonraki gün saat 2de eve geçtik. 5 kişi gittik. Yaklaşık 2 buçuk-3 saat sonra 4 kişi kaldık. Artık yolumuza bu 4 kişiyle devam ettik. İsmi geçen 4 arkadaş. Neyse efenim. Çok detaylı anlatmayacam. Genel başlıklar şunlar:<br /><br />- Dorock denen leş mekana girdik. Ankara'dan ufacık bi farkı yok. Ha şöyle var ki Ankara'nın tayfası daha samimi geldi bize. Old School denen mekandan da tiksindik. Öyle böyle değil hem de. Ama yeniden açılan Karavan'a bayıldık. Böyle bi rock club tadında. Tavanı ve masaları BEYAZ!!! İnanabiliyo musun lan!!<br /><br />-Gittiğimiz her yerde AnGaralı olduğumuzu belli etmek zorunda mıyız lan? Her yerde bi Angaralı olduh. Annadamam nasıl bi duygu olduğunu. Mesela konserde Can facebooktan tanıştığı biz kızla konuşuyo. Bizzat şahit oldum geçen diyalog şu:<br /> Kız: Noldu yav niye bu kadar soğuksun?<br /> Can: Ne bileyim lan! Ben daha çıtıpıtı bişey bekliyodum.<br /> Kız: Hö? Haa öyle mi. Özür dilerim o zaman. Hadi görüşürüz...<br /><br />-İstiklal'de yürüyoruz Can, Aslı, <a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>, ben. Bi tane palyaço geldi. Konuştuk biraz falan. Ayrılırken "Allah'a emanet olun" dedi. İlk başta anlamadık. <a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>'ün olayı çakmasıyla yarıldık. "Allah'a emanet ol" diyen palyaço!! Daha sonra Kadıköy'de Can'la bundan bahsederken "Allah sana emanet olsun" diyen palyaço diyince daha bi yarıldık ki anlatamam. Anlatmayacam o yüzden!<br /><br />-Bizim evin orda film gibi bi cinayet!! Acı bi frenle duran bi araba. 7 el silah sesi. Sonra bi patinaj sesi. Sonra polis ve ambulans. İstanbul yeminlen film gibi bi şehir.<br /><br />-Can beyimiz, İstanbul'da kredi kartını kaybetmek gibi bi gaflette bulundu. Zaten 5 parasızız. Bi de kartı kaybetti. Gerçi kaybetmeseydi 15 parasız olacaktık. Zira kartta 10 lira kalmıştı.<br /><br />-Arkadaş Ptt'ye havale yaptı benim için. Ptt tadilatta. Tren bileti alacak kadar bi para. Ama o kadar hayati bi para ki tren bileti alamayacaz o olmasa. Vermedi ibneler. 3 gün sonra alabildim parayı. 1 gün daha kalma fikri gelmeseydi aklımıza, Ankara'ya dönünce alacaktık. Ptt'ye burdan bi budaklı meşe odunu yolluyorum. Sevgiler Ptt!!!<br /><br />-Taksim'de 3 zenci bi taksiye bişey sordu. 3 tane dev gibi adam. Sonra anlaşamadılar bu götlerden biri atar yaptı, kapıyı çarptı. Dedik "aha el freni sesi gelecek şimdi". Zira geldi de. Taksici bi hışımla indi "ananızı sikerim huleynn!!" nidalarıyla 3 dev adamı pıstırdı 1.60-1.70 boyuyla. Dedik "kime atar yapıyonuz lan. götünüzden kan alırlar haberiniz yok". Altlarına sıçatılar tabi doğal olarak. Oh olsun!<br /><br />-Aslı ve <a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a> demişken, tanıdığım en kaliteli insanlardan ikisi. Çok yürekten, "İyi ki tanıyorum lan" dediğim nadir insanlardan. Aslı'yla yeni tanıştım ama <a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>'le iyi ki tanışmışım. Şşş Begümcan. Nağer?<br /><br />-<a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>, Can, ben Küçük Beyoğlu denen yerde oturuyoruz, sitcomlarda gülme efekti veren ablayı gördük. Öyle bi güldü ki çok tanıdık geldi. Dedik bu o! Peki senden nağer aplaaa?<br /><br />-Gece Osmanbey'e geri dönüyoruz. Bi grup travesti işe çıkmışlar. Bizi gördüler bağırıyolar: Aaaaa kediiiaaaaa!! Maooovvvvv!! Beyleaaarr kedi keselim miieeaaaaa? Biz o sırada yarıl. Yaprak o sırada kork. Biz daha da bi yarıl<br /><br />-Kadıköy demişken içimdekileri de bi dökeyim. Kadıköy'ü sevip de İstanbul'u sevdiğini zannedenlerin burnuna osurmak istiyorum. Bildiğin Ulus lan orası. Böyle bi leş, böyle bi malak, böyle bi saçma sapan bi yer. Gel Ankara'ya her yer Kadıköy. Ortam direk depresif ergenlerin seveceği türden bi yer. Tiksindim resmen.<br /><br /><br />-Sonra da ev sahibiyle kavga! Evi kiralarken anlaşmıştık 5 kişiyi geçmeyecez diye. Ama İstanbul burası. 2 sevgili ve 2 sap gidince doğal olarak 6 kişi oluyo ev. Eve yapılan baskında fazladan kişi olduğunu görünce, biraz atarlandı adam bize. E biz de Angaralının gücünü gösterdik tabi ki. İnsafsız herif! Hiç genç olmadın sanki?!<br /><br />-Vapura bindik Haydarpaşa'ya gidecez Can'la. Fotoğraf çekiyoruz son 3 poz kalmış. Son 2.. Son 1.. Lan bu makara bitmiyo ne bereketliymiş? Ben gerizekalı, makarayı tam oturtama. Çektiğimiz onca foto bok ol. Hay elimin ayarına!!<br /><br />-Malum 25 Ekim grev günüydü. Biz de 24 Ekim gecesi trene bindik dönüyoruz Ankara'ya. Gece 2 gibi Sakarya'da durdu tren. Neymiş, grev varmışmış. Saat 3 oldu 4 oldu tık yok. Vali mali gelmiş, grev yapıyoruz diyo. Ulan göt!!! O aldığın para neine yetmiyo da grev yapıyosun sen! İt!! Can milleti tek cümleyle gaza getirdi: Niye ateş yakmıyoruz abi? Millet alel acele bi ateş yaktı, ağaçları kırdılar kırdılar yaktılar. Yetmedi trenin yedek parçalarını attılar ateşe. Öyle göte böyle yarak diyerek yaktılar herşeyi. Biz de götüm götüm uzaklaştık tabi ordan. Devlet malı lan bu adamı sikerler! Bekle bekle hala tık yok. Tren hareket ettiğinde sabah 7.15 ti. Ankara gelmemiz de 16.30'u falan buldu<br /><br />-Bindiğimiz tren de Güney Ekspresi. Diğerlerine bilet kalmamış. Kompartmanda bi tane Bismmm-i teyze, bi tane 25 yaşında hayatı çözdüğünü sanan abi, 3-4 tane de koyun vatandaş vardı. Ulan içimiz bayıldı dönün muhabbetten. Neyse sonra sustular da azcık uyuduk. Ankara Polatlı'ya gelene kadar herşey normaldi. Sonra treni şopar Kürtler bastı. 200 kişi. Bizi kompartmandan kovdular. Biz de koridorda ayakta bekliyoruz. Bunlar sağımıza solumuza konuşlandılar. Dedik W.A.S.P.'a gidip gasp olduk aha! Trenden atacaklar bizi. Sonra bi kompartmanda tek başına uyuyan birinin yanına sığındık. Bi tane de amca varmış, çok da tatlı bişey. Onla muhabbet ede ede döndük. Çok geyikti lan varolsun<br /><br />Özetlen yine ilginç ama saçma olaylarlan dolu bi İstanbul gezisi oldu bu. Bi sonrakini iplen çekiyorum. Şşş Begümcan. Atla gel lan Angara'ya. Biraz da Angarayı dolaştırayım sana. Hem bak Alper neyim de burda. Merve burda. Herkeşler burda.<br /><br />Okura not:<br />"Her yer Bambi'ydi..."<br /></div>dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-8009536012386225882009-08-08T13:56:00.003+03:002009-08-08T14:01:02.096+03:00Falcı Geldi Haannıaaağmmmm!!!!Dünyada bir ilk ve benim tarafımdan geliştirilen bu fal sayesinde fal olasılığı sapma yüzdesi düşmüş bulunmaktadır. Gelmişini geçmişini, soyunu sopunu, ananı atanı yerde yatanı, enişteni dedeni sülaleni ifşa eden bu fal son derece stabildir.<br /><br />Evet!!! Yanlış duymadınız!!! Alaturka tuvalet yüzeyinde göt kılı, daşşak kılı ve saç teli falı bakılır!!!<br /><br />Atasınız ortaya bi ellilik de bakayım falınıza be yav...<br /><br /><span style="font-size:85%;"><span style="font-style: italic;">*dipnot: inançsızlık durumunda fal stabilliği garanti kapsamı dışındadır. sadece fabrikasyon hataları garanti kapsamındadır.</span></span>dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-26899835172058620752009-07-10T05:06:00.003+03:002009-07-10T05:08:26.326+03:00<br/><br /><br/><br /><br />Tanışmalara en büyük engel "ayna"lardır...<br /><br/><br /><br/>dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-64548382318577736092009-06-27T05:55:00.000+03:002009-06-27T05:56:44.281+03:00MektupMektup almayalı o kadar uzun zaman oldu ki... Her sabah kafanın posta kutusuna dönmesi, eskiye dönmek, kafa geriye dönerken ki hissiyat. Neyse yav...dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-90575203386879066322009-05-10T01:32:00.001+03:002009-05-10T01:41:17.431+03:00Bir msn geyiği üzerine<span style="font-weight: bold;">takdir-i ilahi:</span><br /><br />gezegenimiz insanı türkiye/ankara bölgesi 65498491216498 nolu kulumuz (bay)/bayan Harun Yılmaz 1988-2009 ömür dönemini hakkı ile tamamlamıştır. Yaşadığı süre içerisinde gerek dini ve manevi gerekse maddi ve zahiri, çevresindekilere örnek olacak erdemli davranışları ile bu takdir belgesini almaya hak kazanmıştır.<br /><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-weight: bold;">Kainat'ın Sahibi</span><br />Tanrı<br /><span style="font-weight: bold;">imza:</span><br />niçe öldü!<br /></div><br /><br /><br />evet!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-60941694246395507532009-03-23T21:17:00.001+02:002009-03-23T21:17:53.013+02:00Acı (?) Kayıp... (?!?!?!)Sevgili Arkadaşları<br /><br />Harun son kez kırdı kalbimizi ve arkasına bile bakmadan çekti gitti. Düşüne düşüne beynini çürüttü ve geçtiğimiz gün hakkın rahmetine kavuştu. Vasiyeti üzerine, tabutunu çelikten yaptırdık ve kapağını kaynakla kapattık. "Beni yüzüstü gömün! Yeterince gördüm..." demiş bir de. O bizim kalbimizi kırdı ama biz onun isteklerine yerine getirdik.<br /><br />Ölüler, öldükleri için ölüdürler. Ölülerden birşey beklenmez. Harun'dan da birşey bekleyemiyoruz artık. Sadece geri gel diyebiliyoruz ama o da nafile. Çünkü çoktan öldü bile.<br /><br />"Hiç bir şey bir damla kan ve bir damla gözyaşına değmez" demişler. Gerçekten de öyle. Harun ibnesinin kanı donmuş, gözpınarları kurumuştu artık. İnsanlıktan bir gram nasibini almamış bu mahlukat için gözyaşı dökmeye bile değmez. Siktirsin gitsin pezevenk!!! İyi ki de öldü!! Sinirlendim yine lan. Hadi bay bay..!!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-35717538262879438022009-03-02T18:36:00.002+02:002009-03-02T18:44:16.769+02:00Öyle işte...Anlamıyorum! Etrafımda konuşulan hiçbir dili anlamıyorum. Herkesin dilinde ortak tek bir kelime : "BEN!". Ben kimim? Hiçbir saat koluma tam oturmuyor. Dört bir yandan akıyor zaman. Dünyanın kol saatine göre yirmi senedir kafamın içinde savaşan düşüncelerin dilini anlamıyorum. En keskin kılıçlarıyla kesiyorlar birbirlerini. Belki savaşmıyorlardır. Birbirlerine en güzel hediyeleridir belki de ölüm. Anlamıyorum ölümü. Zaten anlamak için ölmek gerekir. Yaşamayı hiç anlayamadım bile. Çünkü hiç ölmedim ben. Harfler, kelimeler, cümleler, yazılar, kitaplar... Tek kitap ansiklopedi. Yorumsuz bilgi. Ansiklopedileri hangi dilde yazmışlar bilen varsa öğretsin. Kırk yıl kölesi olurum. Saatim yok. Boynuma duvar saati astım. Ağır geldi. Omuzlarımda bin yılların yükü var. Anlatamıyorum. Hangi alfabenin hangi harfi anlatabilir ki "keyif"i. Şiddetli bir orgazmdan sonra, kaslara sormak lazım bir de. Afrikadaki bir kabilenin bir savaşçısı gibi. Nasıl anlatacaksın derdini? Nasıl anlatacak keyfini? Ciğerden göç ettirilen rüzgar, geliyor dudakların gümrüğüne. Çıkmasını istemesem bile, veriyor rüşvetini gidiyor rüşvetsiz kulaklara. Rüşvetin dilini bilmiyorum, durduramıyorum. "Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, ne yapmak istemediğini düşün!". Cevaplar apaçık. Okuma bilmiyorum. Cevaplar her yerde. Soru soramıyorum. Bilmek için ölmek gerekir. Ölemiyorum!<br /><br />Anlamıyorum...dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-34597855593106640792009-02-17T18:56:00.002+02:002009-02-17T19:02:45.865+02:00Allahın salağı!!!Bi karakola düşmediğimiz kalmıştı o da oldu anasını satayım. Şimdi ödeyebilirsen öde cezaları..<br /><br />Hayır abla gerizekalı mısın nesin anlamadım ki?! Tutturmuş rapor da rapor. Lan ben halledecem diyorum ne kurcalıyon daha!! Hem götünle mi içiyon, karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakamayacak kadar mı mal bi bünyen var!! Hem kendini yaktın hem beni yaktın mna koyum! Keyif aldığım bi o kaldıydı onu da siktin attın aferin sana güzel ablacım, yürekten kutluyorum seni!<br /><br />Güvenmeyip de yaptıysan bu piçliği, suçsuz olduğum halde başında beklediğim sedyeni taşıdığım, ayakkabını çıkardığım, odanı ayarladığım, odaya yerleştirdiğim o 6 saat haram olsun sana! Güvenmeyip de yaptıysan bu piçliği 6 saatte cehenneme dönsün hayatın. Ahanda bu kadar!!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-86363590453452523172009-02-15T00:08:00.002+02:002009-02-15T00:09:33.819+02:00Bunu gerçekten istiyorum!Direksiyona Casio dijital kol saati takan dolmuşcu amcama yürekten bir alkış istiyorum!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-44607932306114346732009-02-08T23:49:00.000+02:002009-02-08T23:51:58.004+02:00...Var olan bir hiçlikten<br />Varlığa giden bu yolumda<br />O ezgiyle<br />Rüzgarlardı kulağımda ıslık çalan<br />Ve ayak seslerimle<br />Kaldırımlardı ritme alkış tutan<br />Sağır mıyım yoksa?dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-52125138814386752382009-02-08T01:26:00.001+02:002009-02-08T01:30:32.934+02:00Oha!Epey olmuştu bilgisayarda oyun oynamayalı. Karşı Blok yeni bilgisayar alınca NFS Undercover ve Call Of Duty World at War almış. Ben de yükledim. Bu gün sabah NFS az önce de COD bitti. Ulan ne sikko bitişleri var öyle. Bitti mi bitmedi mi diye 20 dk jenerik izlenmez ki arkadaş. (bkz: insan olan anlar). Velhasıl-ı kelam, oyun şirketleri burdan size sesleniyorum. O kadar mükkemmel senaryolar yazıp nasıl bu kadar sikko bitişler yapıyosunuz lan. Sikkobazlar sizi! Düzeltin lan bu sonları!! Derhal!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-50245649130136562342009-01-28T00:00:00.003+02:002009-01-28T00:03:55.328+02:00Virtüöz olaydın ya!Ulan çok komik lan hakikaten! Sen git hayatın boyunca içinde ne yazdığını bilmediğin, bilsen bile anlamını bilmediğin, anlamını bilsen bile doğruluğundan emin olamadığın (1500 sene be arkadaş nereye emin oluyon!) bi kitabı virgülüne kadar ezberle! Ne oldu şimdi? Onun yerine gitar mitar çalaydın aynı sürede şerefsizim virtüöz falan olurdun. Oksijen israfı olmazdı hiç değilse.dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-38512384356661518772009-01-26T22:41:00.003+02:002009-01-26T22:47:18.265+02:00Vampire the MasqueradeNFS Undercover'ın heyecanına nasıl kapıldıysam bi anda burnum kanamaya başladı. Ama burnum koptu sandım öyle kanadı. Aynaya bakınca kendimden korktum. Bıyıklarım falan kıpkırmızı sakallar makallar.. Ama eğlendim şahsen böyle bi hareket geldi hayatıma. (Düşün artık nasıl bi hayatsa) O kadar etkilendim ki o esnada bir şiir çaldım<br /><br />(NFS rakiplerime ithafen)<br /><br />Geçtin, geçtim<br />Ben seni yendim<br />Sarı kızın kanını<br />İçmeye geldim!..dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-47885202352997249642009-01-25T19:19:00.002+02:002009-01-26T00:38:53.539+02:00Gözükmeyin gözüme lan!!!İki dakika yağmur yağınca caddenin karşısına feribot seferleri düzenlenmeye başlıyor lan. Güvercinleri de kirece bulayıp martı yapıyolar hatta. Akan su da kanalizasyondan taşan su mudur nedir sapsarı böyle çamur çamur. Her kim yüzünden ayaklarım bileklerime kadar ıslanıyorsa ıslak çorabımı ona yedirmek istiyorum. Kuru kuru gitmez de su isterse diğer çorabımı sıkacam ağzına ağzına!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-48507180854555344002009-01-22T17:59:00.005+02:002009-01-22T18:12:02.148+02:00Parti Zamanı!!-Metroda, daha trendekiler inmeden binmeye çalışan abilerim ablalarım<br /><br />-Merdivenin yolun bilimum yaya trafiğinin olduğu yerde inatla soldan soldan yürüyüp suçsuz gibi omuz atıp yolu açan arkadaşlarım<br /><br />-Çarşıda pazarda 20lik kız gibi saatlerce gezip tozup, sonra da dolmuşta otobüste başıma dikilip yer vermemi bekleyen ve öküz öküz gözümün içine bakan, yer vermeyince de "Saygısız bu gençlik" diye yüksek sesle söylenen çok saygın(!) kokoş teyzelerim<br /><br />-Saçım uzun ve küpe takıyorum diye "İbne mi la bu?" diyen, metal dinliyorum diye satanist damgası vuran beyinsiz gardaşlarım<br />Hatta o kadar beyinsiz olmak ki "Karı gibi sakal bırakmış!" diyebilmek. Sakallı karılar kovalasın rüyanda!<br /><br />-Ve burdan adını sayamadığım faşist* hemşehirlerim<br /><br />HEPİNİZ "YAĞLI KAYIŞ" PARTİME DAVETLİSİNİZ!!! Adam olacaksınız ulen!!!!<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br />(*: "faşist" italyanca "ok" anlamına gelen bir kelimeden türemiştir. yani faşist, düşüncesini sunmak yerine bir ok gibi saplamaya çalışan demektir. yanlış olmasın!)dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-88048411436418154002009-01-19T20:57:00.004+02:002009-01-19T21:00:38.899+02:00Bunları biliyor muydunuz?97 oktan benzin aslında dinazor taşağı fosiliymiş. Dinazor taşağından daha kaliteli bir benzin çıkıyormuş. Evet öyleymiş. Yaa yaa<br /><br /><br /><br /><br />Olsa ilginç olurmuş lan!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-45425179093276891812009-01-19T00:19:00.002+02:002009-01-19T00:21:15.335+02:00Abovv!!Vodafone reklamında oğlu tarafından göt edilmiş bir şekilde gösterilen annenin, ikinci reklamda oğlunu göt ettiğini gördüğüm an yaşadığım hazzı anlatmam mümkün değil!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-9866466740009707682009-01-18T19:16:00.001+02:002009-01-18T19:18:15.762+02:00Dişlerim KamaşırBeni etkisiz hale getirmek istiyorsanız tek yapmanız gereken çiğ lahana yapraklarını birbirine sürtmektir!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-54706179436028063342009-01-16T00:57:00.004+02:002009-01-16T01:03:04.949+02:00Sarı BinaSarı binada geceleri içmeye gidip buz gibi taşta 2 saat oturduktan sonra ayağa kalkınca, adeta bir soğutucu görevi gören kıçımdan geçen buz gibi kanın ayaklarımda bıraktığı his gibisi yok.<br /><br />(bkz: <b><a href="http://calakalemfotograf.site40.net/oylesine/sari.jpg" target="_blank">Sarı Bina nedir?</a></b>)dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-69156380207903642532009-01-14T20:33:00.004+02:002009-01-14T23:10:22.711+02:00Eğlenelim-Öğrenelim Serisi Ders No 1: Dimağmızı GeliştirelimFinal haftasına resmen girmiş bulunan ve çarpraza düşme<b alt="altta yazıyor efem açıklaması">*</b> tehlikesi bulunan bir öğrenci olarak elbette kafayı yemenin eşiğine geldim. Dolmuşta şurda burda kendi kendime, bazı kelimelerin kökenlerini irdeledim ve bir kaç sonuca ulaştım. Onlardan ilkini paylaşayım hemen.<br /><br />(* çarpraza düşmek: dd ve dc aldığı dersleri not ortalaması 2'nin üstünde olduğu için tekrar almamak ama ileri dönemlerde ortalamayı 2'nin altına düşürdüğü için o dersleri de almak ve böylece okula nerdeyse baştan başlamak)<br /><br />Bu gereksiz bilgiden sonra hemen konuya geri dönüyorum. Mesela salıncak deriz. Niye? Salınan bir cisimdir. Oturak deriz. Niye? Çünkü oturulan cisimdir. Kürek deriz. Niye? Küremeye yarayan cisimdir. Burdan kelime kök ve ek birleşimini irdeleyerek tahmin edebileceğiniz o kelimeye ulaştım. TAŞAK!!! Peki neden taşak adı? Efenim malum sperm denen zımbırtı çok narin bir yapı ve 37 <sup>O</sup>C sıcaklığı gördü mü perte çıkıyo. O yüzden de testis denilen yapı vücudun dışında bulunuyo. Yani dışarı taşıyo. Evet taşmak! Anahtar kelime. Attık onu cebe. Kökümüz taş- ekimiz ise -ek -ak eki. Birleştiriyoruz ne çıkıyo: Taşak. Yani taşan cisim. Bu yüzden taşak demek sadece testis demek değil. Evlerin balkonları için de taşak diyebiliriz. Veyahut bilimum çıkıntılar için taşak diyebiliriz. Çünkü onların hepsi birer taşaktır, taşan cisimlerdir.<br /><br />Taşak kelimesinin gerçek anlamını öğrendikten sonra sıra geldi Taşak Geçmek deyimine. Taşak geçmek doğadan insana aktarıma örnek verilebilecek bir deyimdir. Cıvımak, laçkalaşmak, böyle yılışmak yımış yımış olmak manasına gelir. Biriyle dalga geçerken kullanılır ve "Taşak Geçiyom olüümmm ekiekieki" denir.<br /><br />Bu kadar bilgiden sonra vardığımız sonuç şudur: "Her gördüğün çıkıntıyı taşak zannetme". İyağşannar efenim =)dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-27167959221595841052009-01-11T18:26:00.002+02:002009-01-11T18:30:56.243+02:00Frank vs İbo<span style="font-weight:bold;">Dübüratif Patetez:</span> Olum lan Frank Sinatra nasıl bi adam lan. Çok sağlam çok güçlü bi sesi var var böyle. Ama onun için mafya diyolarmış öyle duydum lan. Aslında düşününce mafya tipi de var böyle. Duygusal mafya hehe..<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Karşı Blok:</span> Olabilir valla lan. İbrahim Tatlıses gibi böyle. Güçlü sesi var mafya. Sinatra aşireti hehee<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Dübüratif Patetez:</span> ...?!?...<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Karşı Blok:</span> Ohağğ ne dedim lan!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-46540599332101746382009-01-08T15:51:00.003+02:002009-01-08T15:57:20.423+02:00Niye ki?Çaydanlıkların alt kısımlarını niye çok özenerek yıkarlar ki? Zaten içindeki kaynayan da su değil mi?dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-171127267560093871.post-68667666781085899342009-01-04T12:55:00.004+02:002009-01-06T02:12:54.056+02:00Harnia Günlükleri vol. 2Lan arkadaş 8 saatlik yolu 12 saatte geldik. Ayıp lan! Bu da kıç. Uyuşuyo biliyon mu bi süre sonra! Burdan TCDD'yi öpüyorum. Ama adamların Haydarpaşası var. Laf edemiyorum o yüzden şimdi kapatırlar falan üzülürüm valla. Haydarpaşa demişken, kim lan bu Haydar Paşa? (bkz: araştırmayan insan) Valla hiç merak edeniniz oldu mu kim bu Haydar Paşa? Belki mühendistir ya da makinisttir. Belki de oranın inşaatından sorumlu müteahhit paşadır. Belki de şantiyenin şen yüzü ray döşeme ustası formen Haydardır. Kim bilir? (bkz: araştıran bilir)<br /><br />Efenim ilk gün malum ziyarete gittim ki İstanbula gitme nedenim oydu zaten. Akşamüstü kalktım saat 5 civarıydı. İstiklale gidecektim otelime ama tek başıma napacaktım ki lan?! Fotoğraf makinelerim kırılmasaydı belki foto çekerdim ama o da yoktu yanımda. Ben de Nil'imi arayım dedim. Hem belki ertesi gün işi yoksa onda kalırdım muhabbet ederdik çok da özlemiştim. Ama ben diyorum arkadaş var bende bi cenabetlik. Ablasının nişanı vardı onun için Zonguldak'a gidecekti hem de 3-5 saat sonra. Telefonda baya bi eğlendim ama konuşurken. Sonra <a href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>'ü aradım ertesi gün kaçta buluşacağımızı konuşmak için. Onu da ayarladıktan sonra kuyruğumu bacaklarımın arasına alıp kafam önde düştüm İstiklal yoluna. 2 gündür sadece 1 hamburger ve 1 tavukburgerle duruyordum ve açlıktan ölecektim. Otele girdim biraz kestireyim de yemek yerim sonra da Galata Kulesi'ne çıkarım, yağmur da yağıyo zaten ooh miss diye düşünüyordum ama uykuculuğum tuttu yine a.k. Akşam üstü 7 civarı yatıp ertesi gün 11de uyanarak uyku rekorlarıma birini daha ekledim. Gerçi bütün bu saatlerde uyumadım sağosun İstiklal barları izin vermediler.<br /><br />Ertesi sabah son bir ziyarete gittim. Ordan çıkıp gidecektim ama trafik vardı, geç kaldım. Sonra <a href="http://pijamaliblog.blogspot.com/">Begüm</a>'le buluştum. Önce bir yemek yedim sonra da kemanın eksiğini gediğini ayarlayıp "Sinerji"ye gittik. Bizim Kontes'in arkadaşı çalışıyor orda o yüzden hiç yabancı gelmedi mekan. Zaten arkadaşını da fotoğraflarda görmüştüm o da hiç yabancı gelmedi. İçtik ettik, kemanı ayarladık, aynı anda kusmak ve sıçmak suretiyle tuvaleti knock out eden öküze bakıp bakıp iğrendik. (bkz: kusmak ve sıçmak wins)(ayrıca bkz: normalde tiksinmeyen ama o garsonların halini düşününce bir garip olan insanlar)<br /><br />Çıkarken Begüm beni kırmadı o soğukta bi İstiklal turu daha yaptık. Bildiğin titriyoduk lan. Ayrıca son dakikama kadar benimle kaldığı için de teşekkür ediyorum Sevgili Kontes'e. Sonra ayrıldık ben de Haydarpaşa yoluna düştüm. (Kim lan bu Haydarpaşa?!!) Son vapur 9da benim trem 11 buçukta. Biranın üstüne Eminönü'den balık ekmeğimi alıp bindim vapura. Hiç içeri oturmadım vapurda. Yine dışarı oturdum benden başka kimse yoktu. Hem niye olsun lan millet mal mı bu soğukta?! Gara vardık. Bi çay aldım müzik dinleye dinleye Haydarpaşa'yı tavaf ettim. Galiba 100 volta falan attım ön kısımda. Bi ara yana geçeyim dedim çok gerizekalı bi şekilde ölüyodum 1 adım kaldıydı. Sen git yandaki merdivenlerden denizin yanına kadar in. Orda da artistik yapıp denize daha yakın olacam diye adım at. Mal beyinsiz öküz!!! Yosun var yosun. İki ayağım birden kaymaya başladı suya düşüyodum bi de kafayı vursaydım tam olurdu. Sabah bi bakıyolar malın biri kafayı yarmış yatıyo suda. Götüyle güler lan adam.!!<br /><br />Sonra da aha bu köye geri döndük. 4 milyon nüfuslu köy lan bildiğin. Havası bile bi garip. Yok arkadaş. Listeme yazdım bunu, İstiklalden ev tutacam alacam çalacam gasp edecem ama orda kalacam ben. Bu ne lan!!dübüratif patetezhttp://www.blogger.com/profile/16528010510146056386noreply@blogger.com2